Aslı Şahinkaya
Rüya Körü’nün ana kahramanı Stefanos Aksukos, zamanın önemsiz olduğu yerden yazıyor:
Seni tanıyorum Rita[1]. Seni hatırlıyorum. Yan yana düşürdü bizi hayat. Aynı raftaydık kitapçıda; çünkü aynı eller yaratıp yazmıştı bizi. Sonra Aslı isimli bir genç kız art arda alıp okudu ait olduğumuz romanları. Yan yana düşürdü bizi hayat. Sayfalarımızı çeviren eller aynıydı, senin kokunu oradan aldım. Sayfa hışırtıları arasında öğrendim seni. Başlarda uygun bulmadım seni kendime; oysa ne kadar da uzaktın gerçek Rita'ya. Rüyamda görmesem inanacaktım az kalsın beni de yazan yazarına.
Stefanos[2]um ben. Sen beni bilmiyormuşsun Rita; sen doğduğunda ben altıncı uykumdaymışım. Ne tuhaf! Sana ulaşamamış; seni anlatmaya yeltenmemiş hiç kimse benden başka. Bazen bir fayanstı seni söyleyen, bazen bir makas, bazen bir radyo. Bir de kolyen vardı Rita! Dikkat et, ele veriyor geçmişini. Eşyadan insanların geçmişini okumayı, benimle aynı romana ait olan Andronikos'tan öğrendim.
Rüyalar iki boyutludur Rita. Bir görür, bir hissederiz. Ben rüyalarımı hissetmeyi denedim 'görmeyi' bırakıp. Hiç düşündün mü, bütün hayatımızı bilip sonradan mı unuturuz? Sırf yaşamın zevkine varalım, yaşamı anlamlı kılalım diye? Şöyle demiştim bir gün müstakbel imparator Manuil’e: Sonrayı göremeyen insanlar içindir neşe. (Rüya Körü:34).
Homeros şöyle anlatır Sisifos’u:
"Sisifos'u gördüm işkenceler çekerken; / Yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı, /Ha bire itiyordu onu bir tepeye doğru, / İşte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, /Ama tam tepeye varmasına bir parmak kala, / Bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, / Aşağılara yuvarlanıyordu, / Baş belası kaya, / O da yeniden itiyordu kayayı, tekmil kaslarını gere gere / Kopan toz toprak ha bire aşarken başının üstünden, / O da durmadan itiyordu kayayı, kan ter içinde.”
Tanrılar cezalandırmıştı Sisifos'u. Cezası, ne olacağını bile bile yaşamaktı. İki adım sonrasını bilerek çaba göstermek nasıldır bilir misin? Ben daha varolmamışken cezam kesilmişti, 'kora at'ılmıştım. Ben işlemediğim bir suçun cezasını çekiyorum Rita; engel olamayacağım bir geleceği hatırlıyorum. Sense benden yüzyıllar sonra, tüm beyazlığınla doğdun, ışık ışık büyüdü boyun, gördüm Rita. Yürüyüşün, arkanda bıraktığın koku, umursamaz gülümseyişin, kıvrak vücut hatların… Ama inan ki bunların hiçbiri değildi beni sana bağlayan. Beni Ali Osman sanma, Fuat sanma, Hasana, Adema sanma Rita! Ben sendeki Cemile'yi, Cemile’deki ruhu, temiz yüreği, saf kadın güdülerini gördüm. Seni, seni kıskanan kadınlardan ayıran, içinde saklamayı başarabildiğin, yaşadıklarına rağmen yitirmediğin benliğindi Rita! Senin hüznün derinde, bilmez miyim? Ben seninle aynı düşünce ikliminde varoldum, aynı düşünce ikliminde ete kemiğe büründüm. Ben seni bilmez miyim? Üstelik aynı raftaydık, kapaklarımız değiyordu birbirine.
Ben bilmem Rita, kadınlara yaklaşmayı. İlk karım Maria bu cehaletim yüzünden benden kaçtı. Çok güzel bir kadındı. Ondan etkilenmiştim. Ancak onu saramadım, tutamadım elimde. Aşka susmanın cezasını çektim. Herkes benim hakkımda konuşuyordu, ben kendimi anlatmaya dermansızdım. Ta çocukluğumda susmaya, boyun eğmeye, başka dünyalarda kendimi avutmaya alıştım. Yıllar geçip de “Bakın, o aptal halleri geçti, akıllandı, (Rüya Körü:17)” dediklerinde aslında ben yalnızca daha çok susmayı öğrenmiştim. Bırakıp gitmeyi seçmiştim, senin gibi. Yaşadıklarımız kader, yaşayacaklarımız olasılıktır Rita! Ben bir gün gerçekten yaşayabileceğim olasılığına karşı çıkıp gittim; sen ise yaşadığın hayata isyan edip bıraktın alışkın olduğun her şeyi, herkesi.
Elim kolum bağlı otururken, gelip girdin hayatıma. Hep edilginlerden, eşyalardan dinledim seni. Ben de edilgindim, bu yüzden onların seslerini duymam zor olmadı.
Rita, ben sevdiğime sevdiğimi söylemeye zorlandığımdan onları hep kaybettim. "Hep hayata baktım ama hep o benden gözünü kaçırdı, (Rüya Körü, s.239)" derken ben, sen devirmeden, inatla, güvenle, taptaze bakışlarınla baktın bana. İlk kez geleceğe ait olmak istedim. Sensin şimdi benim geleceğim.
Geçmişi yaşarken şimdinin farkına varamamak gibidir, geleceği bilirken bugünü yaşamak. Bir bilsen ne zor bu yüzden sana aşık olmak! “Senden sevmenin ne olduğunu öğrendim Marta (Rita): Sevmek yalnızlıktır (Rüya Körü:208)". Benim yalnızlığım hep vardı da şimdi büsbütün katmanlandı, renklendi. Belki şimdiki yalnızlığımın ekseni Rita, senin sarı saçların, güzel ağzınla yalnız kalmaktır hayat boyunca.
Sonsuza dek yaşayacak bir kitabı mesken edinen ben Stefanos Aksukos, asıl niteliklerimi hiçbir zaman gösteremedim; çünkü insanlar yalnız benim rüyalarımı sevdiler, geri kalanımla ilgilenmediler. Bilmiyorlardı Rita, ben de bilmiyordum, sen biliyor muydun Rita, ben bir 'yok' um. Uyuyorum, uyanıyorum yokum; uyanıyor, uyuyorum, yokum; rüya görüyor, uyanıyorum, uyanıkken rüya görüyorum ya da ne rüya görüyorum ne uyuyorum ne uyanıyorum ne de yaşıyorum, ben bir 'yok'um Rita. "
Bugünden sonra Rita, her şey daha başka olacak. Ben artık “Seni Tanıyorum Rita!” başlıklı bir yazıda varım. Üstelik sen de varsın bu yazıda. Zamanla bana alışacaksın ve tabii ki rüyalarıma da. Hazır mısın benimle olmaya? Ne dünü ne bugünü olan, yaşama işini bile acemilikle yapan, değiştiremediği bir gelecekten başka hiç bir şeyi olmayan bu adamın ‘geleceği’ ve 'şimdi'si, zamanla ‘geçmiş’i olur musun? Okuyunca beni, yaşar mısın benimle? "Çünkü Stefanos gibi umutsuz aşıkların bile umudu vardır (Rüya Körü:208)."
Her roman kahramanı, yazarının hayata lutfettiği bir armağandır. Siz okuduğunuz romanın kapağını kapattığınızda ben yaşamaya devam ederim. İş çıkışı bir akşam, siz başınızı öne eğmişken yanınızdan hızlı adımlarla geçerim, yüzümü görmediğiniz için tanımazsınız beni. Oysa annenizden, arkadaşınızdan, sevgilinizden daha iyi tanırsınız biz roman kahramanlarını. Neden şaşırdınız? Bu kadar iyi tanıdığınız roman kahramanlarını ne sanıyorsunuz siz? Ne geçmişi ne de şimdisi olan, yalnızca sözcüklerden oluşan bir roman kahramanı nasıl mı aşık olur? Hem de yalnızca sözcüklerden oluşmuş bir başka roman kahramanına? Siz şaşıra durun, biz Rita’yla aynı raftayız her akşam. Bitmek bilmiyor paylaştıklarımız. Ne mi konuşuyoruz Rita’yla? Yaklaşın rafa, ikimizden birini alın, anlatırız size birbirimizi, siz istediğiniz kadar.
[1] Güntekin, Kemal Safa (2010) Rita. İletişim Yayınları: İstanbul.
[2] Korat, Gürsel (2010) Rüya Körü. İletişim Yayınları: İstanbul.