9 Ocak 2010 Cumartesi

RİTA


Yardımcım Anjelik hışımla geldi, onu gördüğünü haykıra haykıra söyledi.
Kimi görmüş, sordum.
Rita'yı gördüğünü söyledi. Yakında çıkacak olan benim romanımın kahramanını sokakta yürürken görmüş. Anlattığına göre Rita adındaki bu kadın, benim Erkek Düşkünü adında bir roman yayımlamamı istemediğini, bana göz süzdüğünü, benimle burada anlatamayacağım birtakım haltlar karıştırdıktan sonra kitabın ve kitaba konu olan kahramanın adını değiştirttiğini söylemiş.
Arkadaşım Koray'a, anlatılan şahsın eşkâlini çizdirdik, doğrusu bu oydu.
Yapacağım bir şey kalmadı, Rita romanımdan firar etti ve daha yayımlamadığım romanın konusunu sağda solda anlatmaya başladı.
Anjelik'in bana bakışları da değişti bu arada, "Sen neymişsin, yere bakan yürek yakan?" diyor.
Ben de "Kızım asıl sen Rita denen namussuza bak" bir diyerek onu başımdan savıyorum.
Üzüntüm büyük, çünkü artık Rita yalnız benim hayalimde değil. O yalnız benim hayalim olmaktan çıkıp, kamunun hayaline dönüşmek istedi, yolunu çizdi.
Her roman karakteri işte böyle yazarını ezer ve gider. Yazara, kendi çöplüğünde deşinip bilinmeyen bir hayali daha aramak kalır.
Bakın şu Rita'ya, onu düşüncemde taşırken ne kadar mutlu olduğumu söylemekte haksız mıyım?